Prof. Dr. Ferhat Kentel İle
Modern Ulus Devlet, Sınıflar ve Kültürel Kimlikler
Yazar: Rümeysa Yeme
Panoptikon, 1785 yılında İngiliz filozof Jeremy Bentham tarafından geliştirilmiş bir hapishane modelidir. Güç ve iktidar dengelerinin değiştiği, geniş kitleleri kontrol edebilmek için yeni yöntem arayışlarının olduğu bu dönemde Bentham, mümkün olan en az sayıda gözetleyici ile mümkün olan en çok sayıda mahkumun idare edilmesi fikriyle bu modeli geliştirmiştir.
Panoptikon kelimesi ‘’pan’’ ve ‘’opticon’’ olarak bilinen iki farklı sözcüğün birleşmesinden türemiştir. ‘‘Pan’’ kelimesi Yunancada bütün anlamına gelirken, ‘‘opticon’’ görmek anlamına gelen bir kökten türemiştir. Bu nedenle panoptikon, ‘‘bütünü gözetlemek’’ anlamına gelir.

Panoptikon, ortasında bir gözetleme kulesi bulunan, tek odalı hücrelerden oluşan halkasal yapıda bir bina sistemidir. Her hücrenin biri gözetleme kulesinin bulunduğu iç alana diğeri dış tarafa bakıyor olmak üzere iki penceresi vardır. İç alana bakan pencereler mahkumların izlenebilirliğini en yükseğe çıkarma amacıyla olabildiğince büyük tasarlanmıştır. Bunun yanında gözetleme kulesindeki pencereler dışarıdan içerisinin görülmeyeceği fakat içeriden dışarısının rahatlıkla izlenebileceği bir sisteme sahiptir. Bu sayede mahkumlar hiçbir zaman izlenip izlenmediğini göremez, ancak izlenme ihtimali her zaman vardır. Böylelikle mahkumlar her an izlenebiliyor olmanın bilinciyle hareketlerini disipline eder ve görmedikleri otoritenin varlığını içselleştirirler. Birbirinden bağımsız hücrelerde mahkumlar yalnızlaştırılarak direniş göstermemeleri amaçlanır.
Bentham, panoptikonu yalnızca bir hapishane modeli olarak geliştirmediğini; bir kontrol mekanizması olarak, çok sayıda insanın gözetim altında tutulmasının amaçlandığı, istisnasız bütün kurumlarda uygulanabileceğini söyler.

20. yüzyılın ünlü sosyologlarından Michel Foucault, ilk defa Bentham tarafından tasarlanmış olan panoptikonu modern iktidarın işleyişi için bir metafor olarak kullanmıştır. Foucault’ya göre gözetim hapishanelerden işletmelere, okullardan hastanelere kadar toplumsal yaşamın bütünüyle içindedir ve egemen güç olan iktidarın kendi hegemonyasını kurabileceği bir düzen yaratmaktadır. İktidarın tek bedende simgeleştiği ve tüm ihtişamıyla görünür olduğu krallıklar yerini gözetimin empoze edilerek bireylerin kendi kendini kontrol ettiği bir görünmez iktidara bırakmıştır.

Öyle ki günümüz modern toplumunda bizler ayrı ayrı bireyler olarak hep birlikte iktidarı oluşturuyoruz. Etrafında ne bir araç ne bir polis olduğu halde kırmızı ışıkta duran birey iktidarın kontrol mekanizmasını içselleştirmiş, gözetlendiğine dair duyduğu inançla iktidarın işleyişinin bir parçası haline gelmiştir. İktidar; MOBESE kayıt kameralarından, kimlik kartı numaralarına, bankamatik çiplerinden sosyal medyaya kadar birçok farklı araçla hegemonyasını sağlamlaştırır.
8 Kasım 2021