Av. Gülden Sönmez
Sığınmacıların Yaşadığı Hukuki Problemler
Ortadoğu ülkelerinin karakteristik özelliklerinden birisi her türlü şiddetin beklenmedik zamanlarda ortaya çıkıp toplumsal depremler yaratmasıdır. Toplumsal depremler sonucunda kendi rızası olmadan yaşadıkları yeri terk eden insanların uluslararası hukuk yargı mekanizmalarında haklarını arama imkanları vardır. Uluslararası hukuk; politikaların, siyasetin, devletlerin gücünün hukukla yarıştığı bir alandır. Hukukun üstünlüğünü gücün ayaklar altına alması yargı mekanizmalarında adaletin doğru bir şekilde tecelli edememesine neden olur.

Savaş ve çatışma kimlerin arasında çıkmış olursa olsun Cenevre Sözleşmesi İnsancıl Hukuk kaynaklarına göre sivillerin hiçbir şekilde keyfi olarak hapsedilmesi veyahut kötü koşullar altında tutulup işkence yapılması tek bir hukuk mevzuatınca bile kabul edilmemektedir. Eğer kişi cezaevi ya da cezaevine benzer mekanlarda (kendi evi de dahil olmak üzere) hapsedilmeyle karşı karşıya kalmışsa bunu dava etme hakkına sahiptir. Bir diğer taraftan da göç etmek, başka bir ülkeye sığınmak durumunda kalan insanlar için ayrı uluslararası hukuk düzenlemeleri bulunmaktadır. Bu düzenlemeler ülkesini terk etmek zorunda kalanların terk sebeplerine bakarak bazı özel düzenlemeler, terk sebeplerini hesaba katmadan insan hakları düzlemiyle bakarak genel düzenlemelerle ülkeleri sorumlu tutmaktadır. Savaş sebebiyle ülkesini terk eden insanlar gittikleri ülkelerde kabul görülmek ve asgari insan hakları düzenlemelerinden yaralanabilmektedirler.

Devletler, ülkesini terk etmiş insanları mülteci adı altında statüye kazandırmaktadır ancak bu uygulama Türkiye'de daha farklı bir şekilde uygulanmaktadır. Türkiye mülteci mevzuatına göre bir yabancının Türkiye'ye giriş yaptığında mülteci statüsü kazanması için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konserliğine başvurması gerekmektedir. Eğer mültecilik statüsünü talep eden kişi Avrupa Birliği vatandaşıysa bu talep direkt kabul edilebilir ancak değilse Türkiye devleti tarafından bu kişiye hangi statü verileceği tartışılmaktadır. (Göçmen, sığınmacı vs.)

Türkiye’de göç ve mültecilik alanındaki çalışmaları İç İşleri Bakanlığına bağlı olarak Göç İdaresi Başkanlığı yürütmektedir. Bu alandaki düzenleme ve denetlemeleri daha kapsamlı hale gelmesi için Göç Bakanlığı kurulması meseleye çok daha etraflı, eğitimiyle, kültürüyle, sanatçısını gözeterek; sanatıyla diğer entegrasyon meselesiyle, uyum meselesiyle, dil meselesiyle, bütün yönleriyle bakma imkanı bulabilecektir.

Sığınmacı ve Göçmenler Kendi Haklarını Nasıl Arayabilir?
Evi yıkılmış, arabası bombalanmış, orayı terk etmek zorunda olduğu için evi işgal edilmiş, kendisi ya da yakını hapsedilmiş bir göçmenin uluslararası hukuk mekanizmalarında haklarını arama imkanı vardır. Para, bilgi, dil gibi engellerle karşılaşanlara hukuk mekanizmalarında yardımcı olmak için sivil toplum kuruluşları, barolar ve avukatlar yol gösterici olabilmektedir ancak bu tür insanlığa karşı yapılmış suçlarda yargılanma süresi yıllar sürebilir. (Örn.: Güney Afrika, Ruwanda. Bosna Savaşı).

Sığınmacı ve Göçmenler Neden Haklarını Aramaz?
Kişi ister göçmen ister sığınmacı olsun ayrımcı ve nefret söylemi içeren sözlere maruz bırakılması Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Böyle bir ifadeye maruz kalmış göçmen, sığınmacı ya da mülteci statüsündeki insanlar bu gibi durumlarda şikayetten kaçınmaktadır. Bunun nedenlerinden biri sığınmacıların o ülkenin vatandaşı gibi haklara sahip olmadığı düşüncesidir. Şikayet ettiği kişinin kendisiyle uğraşacak olması; isminin, şikayetçi olarak olsa bile, polis kayıtlarına geçecek olması; ilerleyen dönemlerle işsiz kalmasına yahut sınır dışı edilmesine neden olacağı korkusundan dolayı sığınmacı, mağdur olan taraf olsa bile şikayet etmekten çekinmektedir.
Türkiye'nin hukuk güvenliğini sağlayabilmiş bir ülke olmaması sığınmacıların yargı mekanizmalarına başvurmamasının da bir başka nedenidir. Verilecek kararın adalete uygun olmaması, mağdur olmasına rağmen çeşitli suçlamalara maruz bırakılarak hak etmediği cezalar alacağını düşünmesi sığınmacıların hukuka başvurmamasına neden olur. Mahkemenin verdiği kararın yanlış olduğunun düşünüldüğü durumlarda kararın denetlenmesi için Anayasa Mahkemelerine başvurulabilir.

Anayasa Mahkemesine Başvuru
Bir haksızlığa uğramış sığınmacıların, mahkemede adaletsiz bir karara muhatap olması durumunda yerel mahkemelerde ulaşamadığı adalete anayasa mahkemesinde ulaşabilmektedir. Anayasa mahkemesi bireysel başvuru imkanı olan bir mahkemedir. Haklarımızın ve özgürlüklerimizin mahkeme kararları yönünden denetlenmesini sağlar. Bu tür süreçler yaşamış kişilerin anayasa mahkemelerine başvurması daha sağlıklı kararlar alınması yönünden elzemdir.
Haksızlığa Uğrayan Sığınmacı ve Göçmenler İçin Bireysel Olarak Ne Yapabiliriz?
Farkındalık oluşturmak adına mağdur kişinin şikayet etmesini beklemeden vatandaş veya STK olarak şikayette bulunulabilir. Bunun çok teknik hukuk bilgileriyle yapılması gerekmediği gibi, olay şikayet dilekçesi ile savcılığa taşınılabilir. Dilekçede hakaret içeren kelimenin ne olduğu, mekan ve tarih, olayın ayrıntıları belirtilerek yazılmalıdır.
Sığınmacılara karşı ayrımcı ve nefret söylemi içeren suçların sadece %10'dan daha az bir kısmı yargıya taşınmaktadır. Bu tarz olayların bilinçli vatandaşlar tarafından şikayet edilmesi toplumda farkındalık yaratarak suçaların azalmasına neden olacaktır.
Sığınmacıların Mülk Edinmesi
Depo olarak kullanın yahut oldukça eskimiş evlerde sığınmacılar çok yüksek kiralara kalmaktadırlar. Kimi yerlerde ev sahipleri tarafından kirayı aşırı yükseltme, istediği anda evden çıkarma gibi durumlarla karşılaşılabilmektedir. Ellerinde kontrat, banka dekontu olmasına rağmen bu tarz durumlarda sığınmacıların %90'lık bir kesimi şikayette bulunmamaktadır. Ev sahibi tarafından kendisine yöneltilen çeşitli suçlamalarla karşılaşmaktan korkanlar, ev sahibinin emirlerine boyun eğmektedir. Yargıya başvuran %10'luk kesimin tercüman tutarak masumluğunu ispat etmesi bile aylar sürebilmektedir.
Türkiye'de Tercüman Sorunu
Dil problemiyle karşı karşıya kalan sığınmacılara davalarda yahut ifade verirken devlet tarafından tercüman atanmaktadır. Sığınmacı ifade verirken yeminli tercümanların dahi kaçırdığı ufacık bir kelime, sığınmacı aleyhine olabilmektedir. Türkiye’de sığınmacıyı hakime tam olarak ifade edemeyen tercümanlar yüzünden birçok insan haksız yere cezaya mahkum olmuştur.
Böyle büyük bir problemle karşı karşıya kalınmasına rağmen hiçbir devlet kurumu tarafından bu durum gündeme alınıp herhangi bir maddi destek ayrılmamıştır.

Ailelerin Parçalanması
İnsanlar zorunlu göç durumuna maruz kaldıklarında aileler parçalanmışsa bu ailelerin güvenli bir biçimde en makul tarafta birleştirilmesi gerekmektedir. Aile birleştirme konusu devletlere bir sorumluluk olarak yüklenmiştir ve her devlet bu konuda hukuki imkan tanımak zorundadır. Ailenin tercihine bağlı olarak (örneğin bir kısmı Avrupa'da bir kısmı Türkiye'de ise) istenilen ülkeye gidilebilmektedir. O ülkedeki yasal durumlar sığınmacıların çıkışına ya da girişine engel olabilmektedir. Böyle durumlarda özel çalışma yaparak devletlerin konsolosluklarıyla, temsilcilikleriyle görüşmeler yaparak ailelerin birleştirilmesi mümkün olmaktadır. Günümüzde özel bir durum (sabıka ,suç vb.) söz konusu değilse %90 oranında aileler bir araya getirilmektedir.

Şüphe Kodu Nedir?
Ülkelerin yasal mevzuatlarına göre nelerin suç olduğu bellidir. Kişilerin yasal mevzuatta suç sayılan hususlardan birini işlediğine dair bir şüphe söz konusuysa kişi hakkında soruşturma açılır. Eğer yeterince kuvvetli bir ispat söz konusuysa o soruşturma davaya dönüşür ve kişi yargılanır. Suçlu bulunursa cezasını çeker, masumsa beraat eder ve dosyası kapanır. Ancak günümüzde devletler arası kavga, terörle mücadele adı altında yürütülen başka bir savaşın sonucu ülkeler şüpheden kaynaklı hüküm vermektedir. Bu kimi zaman bir yakınınıza para göndermeniz sonucu gönderilen doların kirli olup terörü finanse ettiğiniz gerekçesiyle bile olabilmektedir. Böyle bir durumda bankanız dahi size gerekli açıklamaları yapmamaktadır. İsrail, Rusya, Çin, Türkiye ve daha birçok ülke kendi nedenlerinden dolayı oluşturdukları listeleri diğer ülkelere iletip kişilere şüphe kodu tanımlayarak onların hareketlerini sınırlandırmaktadır.

*Yazı Gülden Sönmez’in Sığınmacıların Yaşadığı Hukuki Problemler konulu konuşmasından temel alınarak hazırlanmıştır.
15 Kasım 2021