Nasıl Önüne Geçilir?Buraya kadar ötekileştirmenin, ayrımcılığın ne olduğunu ve insan zihninin bunlara eğilimli bir mekanizmaya sahip olduğunu anlattık; ötekileştirmemek çaba gerektirir dedik. Şimdi bu çabayı nasıl vereceğimiz, hangi yolları deneyebileceğimiz üzerine konuşalım.
1) Gruplar arası
teması arttırmak ilk ve en önemli yöntemimiz. Burada iki tür temastan söz edebiliriz. İlki sıradan temas diyebileceğimiz, göz teması ve ortak fiziksel mekan paylaşımını içeren, sokakta, otobüste vb. yerlerde karşılaşmak. İstanbul Göç Araştırması 2020 raporuna göre, İstanbul Suriyeli nüfusunun en yoğun olduğu illerden biri olduğu halde Suriyeliler ile Türklerin temasları halen pasif düzeyde seyretmektedir. İstanbul nüfusunun neredeyse yarısı Suriyelilerle hiç karşılaşmıyor. Bu durumun en temelde sebebi Suriyeli nüfusun belli semtlerde ‘kümelenme’ eğilimi gösteriyor olması. Fatih, Sultanbeyli, Küçükçekmece gibi semtlerde Suriyeli görmek ne kadar mümkünse Beşiktaş, Sarıyer gibi semtlerde görmek bir o kadar zordur.
Sıradan temas oranının hayli düşük olduğu mevcut durumda bir diğer temas türü olan gerçek temasın da farklı bir tablo çizmediği tahmin edilebilir. Gerçek temas derken karşılıklı güven zemininde kurulan gerçek bir iletişimden söz ediyoruz. Komşuluk etmek, birlikte iş kurmak, çocuğunun Suriyeli çocukla oynamasına rıza göstermek gerçek temas örneklerindendir. Bu türden bir temas muhatabı zihinlerdeki homojen ‘Suriyeli’ kimliğinin şemsiyesinden çıkarır; ve Ahmet olarak, Ayşe olarak, kendine has tüm özellikleriyle tekil bir insan olarak algılamanın önünü açar. Bir Suriyelinin lokantasında gidip yemek yemek dahi karşılıklı bir güven ilişkisini gerektirir. Öncelikle yemeğin lezzetine, hijyenine güven gerektirir, görülecek muameleye güven gerektirir. Lokanta işletmecisi penceresinden de müşterinin hizmetin bedelini ödeyeceğine dair bir güven duyması gerekir. Oysa mevcut durumda yine Suriyeli nüfusun yoğun olduğu illerimizden Şanlıurfa’da yapılan bir araştırmada Suriyeli işletmelerden yemek yiyenlerin oranı yüzde 6 çıkmıştır.2 Bu durum da göstermektedir ki var olan ötekileştirmenin önüne geçmek için öncelikle hakiki temaslar kurmamız gerekir.
2) Çoklu kimliklere hatırlatma yapmamız gerekmektedir; ve ilginçtir ki yalnızca hatırlatmada bulunmak çoğu durumda yeterlidir. Etnik köken, millet temelli kimlikler ayrıştırırken ‘anne’ olmak, ‘işçi’ olmak, ‘iktisat öğrencisi’ olmak birleştirebilir. Nitekim, kimlikler çoklaştıkça özetlemeden de çıkarız. Böylelikle insanları homojen kategorilere ayırmaya eğilimli zihnimizde katı tanımlamaları kaldırıp insanları ‘insan’ paydasında algılamaya başlayabiliriz.
3) Bilişsel kapasitemizi geliştirmeye yönelik adımlar atmalıyız. Konfor alanlarımızdan çıkıp ‘ben’ gibi olmayanlarla karşılaşmak, gerçek bir ‘temas’ta bulunmak; siyah-beyaz dünya algımızda ‘gri’ alanlara da yer açmak bizim bilişsel kapasitemizi arttır. Böylelikle kısayollara ihtiyaç duymadan sosyal kimliğin karmaşıklığını kavrayabilir hale geliriz.
- Kudret Emiroğlu-Suavi Aydın, Antropoloji Sözlüğü (Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 2003) ‘‘Öteki’’, 661-663.
- İstanbul rakamı Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2017 araştırması veri tabanından hesaplanmıştır. Şanlıurfa vakası için Hakan Bucak, “Factors determining public behaviours towards refugees: Şanlıurfa case”, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, http://openaccess.bilgi.edu.tr:8080/xmlui/handle/11411/1654